Gazeteci İskender Özturanlı’nın gündemle ilgili sorularını yanıtlayan TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan özellikle yeni anayasa tartışmaları konusunda dikkat çekici açıklamalarda bulundu.
Kemal Okuyan’la gündem programının bu haftaki moderatörü gazeteci İskender Özturanlı oldu.
Özturanlı’nın gündemle ilgili sorularını yanıtlayan Türkiye Komünist Partisi (TKP) Genel Sekreteri Kemal Okuyan özellikle yeni anayasa tartışmaları konusunda dikkat çekici açıklamalarda bulundu.
AKP’nin yeni anayasadan en büyük beklentisinin laiklik ilkesinde bir revizyona gitmek olduğunu söyleyen Okuyan bu tür bir adımın karşısına çok sert bir şekilde çıkılması gerektiğini belirtti.
1980 Anayasası’nın başta grev hakkı ve işçi hakları olmak üzere bir sürü yasak getirdiğini söyleyen Okuyan, iktidarın da şu anki Anayasa’dan sadece laiklik ilkesi nedeniyle şikayetçi olduğunu, bununla ilgili düzenleme peşinde olduklarını, bir sonraki adımın hukuk düzenine dini referansları sokmak olacağını söyledi.
Anayasa tartışmasının düzen muhalefetini bölmek, gündemi elinde tutmak için Erdoğan’ın eline koz verdiğini belirten Okuyan, AKP’nin neredeyse 20 yıldır ülkeyi yönettiğini söyleyerek bu partinin sicilinin, AKP’ye Anayasa yapma ehliyeti vermediğini, AKP ile bu tür bir ilişkiye, pazarlığa kesinlikle girilmemesi gerektiğini söyledi. Okuyan, bu kapının baştan kapatılması gerektiğini belirtti.
‘Türkiye’nin öncelikle yeni bir düzene ihtiyacı var’
Okuyan’ın açıklamasından satır başları şu şekilde:
“AKP sürekli gündem arayışı içinde. Ama bu Anayasa meselesinin AKP’nin yıllardır yerleştirmeye çalıştığı Türkiye tasarımında yeri var. Çünkü AKP’nin iktidarında katettiği mesafeyi tescilleme ihtiyacı var. Aynı zamanda karşısındaki düzen muhalefetini de buradan bölme konusunda yeni bir hamle yapabilir miyim düşüncesindeler.
Öncelikle ‘AKP’nin Anayasa yapma yetkisi yok’ denilmeli ve burada sağlam durulmalı. Evet, Türkiye’nin yeni bir Anayasa’ya ihtiyacı var ama Türkiye’nin öncelikle yeni bir düzene ihtiyacı var. AKP’nin yapacağı Anayasa Türkiye’yi daha geriye götürür. Bu topa kesinlikle girilmemesi gerekir.
Yeni Anayasa tartışması tuzak ama laiklikle ilgili herhangi bir revizyon tartışmasına bile çok sert tepki verilmeli. Denebilir ki, memleketin onca derdi var, tek dert laiklik mi? Ama zaten AKP her şeyi halletti, derdi burasıyla. Bunu hallederlerse hukuk sistemine dini referansların sokulacağını düşünüyorum. Hilafetin gündeme gelmesi de mümkündür, bunu laiklik engelliyor. ‘Onca dert içinde bununla mı uğraşacağız’ diyemeyiz. Diğer konular 12 Eylül Anayasasında çözüldü. Grev hakkı örneğin. Anayasa’da yer verilmiş ama öyle şartlara bağlanmış ki fiilen yasaklanmış aslında. Bir takım yeni adımlar için kağıt üzerinde kalan laiklikten kurtulunmalı. Anayasalar ya devrimlerden ya da karşı devrimlerden sonra yenilenir.
‘1921 Anayasası ruhuna dönelim diyenler ‘kuvvetler birliği’ ilkesini getirebilecek mi?’
12 Eylül’de karşı devrim sırasını savdı. Bir karşı devrim anayasasından başka bir karşı devrim anayasası yapılamaz. Sıra devrim anayasasında. 1921 ve 24 Anayasası devrimci bir iktidarın hak ettiği anayasalardı. Tekrar karşı devrimci bir anayasanın hiçbir hükmü yok. Karşısına duvar gibi çıkılmalı. Yeni bir Anayasa için Türkiye emekçi halkı ayağa kalkmalı ve bunu yapabilecek gücü ele geçirmeli.
‘1921 Anayasasının ruhu’ deniyor. Liseden beri ‘kuvvetler ayrılığı’ demokrasinin güvencesi diye öğretiyorlar. Halbuki demokrasinin temeli ‘kuvvetler birliği’dir. ‘Kuvvetler ayrılığı’ yürütmenin yasama karşısındaki gücünü arttırıyor. Halbuki ilk anayasamızda ‘kuvvetler birliği’ var. Ülkede devrimci bir anayasa yapıldığında ‘kuvvetler birliği’ olacak. Tüm halk örgütlü olup Meclis’i seçecek, denetleyecek, gerektiğinde görevden alacak. 1921 Anayasası ruhuna dönelim diyenlere hodri meydan, ‘kuvvetler birliği’ ilkesini getirebilecek misiniz?
‘AKP, güçlendirilmiş parlamenter sistemle falan durdurulamaz’
Her anayasa aynı zamanda bir düzenle (genellikle de devrim ya da karşı devrim sonrasında kurulur) ilgili toplumla ilgili taahhütte bulunur. Erdoğan ‘uzaya çıkacağız’ saçmalıkları dışında ne vaadediyor? Yeni anayasa diyen bir parti bir şey vaadetmeli. Örneğin bizim bir Toplumcu Anayasamız var, biz ‘işsizlik ortadan kalkacak’ diyoruz, ‘herkesi kapsayan tek bir sosyal güvenlik sistemi olacak’ diyoruz, ‘eğitim, sağlık parasız olacak’ diyoruz, ‘herkes sağlıklı bir konutta yaşamalıdır, ısınma, aydınlatma bunların hepsi bedelsiz olmalıdır’ diyoruz. Bunlar temel haklardır. AKP bu topluma ne diyebilir? İnsanların sokağa çıkmasını engelleyen, insanı reddeden bir siyasi parti ‘sizi uzaya yollayacağız’ diyor. Bu iktidarın anayasadan anladığı şey kendi elini daha serbest bırakacak bir düzenleme. ‘Güçlendirilmiş parlamenter sistem falan’ bunlarla AKP durdurulamaz.
‘Güçlendirilmiş parlamenter sistem’ bu sorunları çözmez. Bugün sokaktaki insana güçlendirilmiş parlamenter sistem ne ifade eder? Bu göreli bir kavram. Nereye doğru güçlendireceksiniz? Ya sermayeden yana ya da eşitlikçi bir düzende, halktan yana olunur.
‘Dinselleşme konusunda adım atarken laiklik hükmü zorluk çıkartıyor’
Laikliğin varlığı nerede zorluk çıkartıyor? Laiklik hükümüyle, dinselleşme konusunda adım atarken karşı karşıya kalıyorlar. Sırada hukukun islamlaşması var. Bunu çok istiyorlar. Anayasaya hukuk dışında araçlar sokacaklar.
‘2023’ diyorlar. Biz de diyoruz ki, 2023 yılında, Cumhuriyet’in kuruluşundan 100 yıl sonra, gelin hep beraber Cumhuriyet fikrini yeniden eşitlikçi bir karakterle, eşitlikçi bir temelde ayağa kaldıralım. Bunu yapabiliriz. Yoksa ‘AKP çıtayı yükseltir de biz de aşağı çekebilir miyiz’le yol alamayız. ‘Ne istiyoruz?’ sorusuna yanıt vermeliyiz. İzleyicilerimize TKP’nin hazırladığı Toplumcu Anaysayı okumalarını öneririm. Bu TKP’nin sözü değil, ‘hep beraber böyle bir ülke yaratalım’ dediğimiz bir metin. Böyle bir karanlıkta mı yaşamak istersiniz öyle mi düzende mi, bir bakın.
Türkiye, 12 Eylül Anayasasına ya da AKP’nin gündeme getirebileceği herhangi bir anayasaya mahkum değil.”